Telefon
WhatsApp
İnstagram
rajibraj 23 Şubat 2024, 22:58

Yapısı bozulmuş toprak üretken değildir

  • 8Görüntüleme

Orman yangınları, ekosisteme etkileri açısından en riskli doğal afetlerin başında gelmektedir. Ormanlar topluma ekonomik, sosyal, fizyolojik faydaları olan, ekosistemi büyük oranda ayakta tutan doğanın en önemli unsurlarından biridir.

Orman yangınlarıyla birlikte can mal kaybı yanı sıra tüm insanlığı derinden ve doğrudan etkileyen ekosistem harap oldu. Yüksek oranlarda sera alanları, tarım alanları, büyükbaş, küçükbaş hayvanlar ve arı popülasyonu – arı kovanları zarar gördü. Yangın sonrası alanlarda artan yüksek sıcaklık başta mevsim değişiklikleri, hava durumu, ekoloji (biyoçeşitlilik)  su kaynakları, toprak ve besinler için büyük tehdit oluşturdu. Ki bu durum yıllardır dillendirilen fakat yeterince farkındalık kazanamadığımız ve gelecek günlerde gündemimiz olacak iklim krizini tetiklemiştir. Orman yangınlarında sıcaklık çok yüksek derecelere ulaştığı için bazı toprak özelliklerinin bozulmasına ve buharlaşma ile birlikte su kayıplarına da neden olmaktadır. Bu da doğrudan ekolojik dengenin bozulmasına sebep olur. İklim değişiklikleri buna bağlı besin sayısı ve çeşitliliği de bu durumdan olumsuz etkilenir.

Doğa ve insan için büyük felaket

İklim krizi uzun yıllardır öngörülen hali hazırda farkındalık kazanamadığımız ve yangınlarla tetiklediğimiz yakın tarih gündem konumuzdur. Doğa ve insan için büyük felakettir ve koruyucu –önleyici eylem planı acil olarak yapılmalıdır ve bu konuda herkese sorumluluk düşmektedir… Hala devam eden harap olan ekosistemimiz bize felaketlere ne kadar yakın olduğumuz ve bu felaketlerle baş edebilecek teknoloji ve insan gücü olmayınca ne kadar aciz olduğumuzu bir kez daha göstermiştir. Yangın durumunda yapılması gerekenler (önlem- eylem planı) olmayan ülkemizde 2009-2020 yılları arasında çıkan toplam 29 bin 965 orman yangınında 98 bin 950 hektar orman alanı kül oldu. Bu yıl içerisinde Temmuz ayı sonuna kadar çıkan 1722 orman yangınında 2138 hektar alan yandı. Son bir haftada başta Antalya olmak üzere birçok ilde çıkan orman yangınlarında ne kadarlık bir alanın zarar gördüğü ise henüz net olarak bilinmemekle birlikte şu zamana kadar öngörülen yanan alan 50 bin hektara yakındır. Yine öngörülen yangında 31 bin 200 dekar meyve bahçesi ve seralardan oluşan tarım alanı da zarar görmüştür. İnsanların canını, evini, işini, malvarlıklarını kaybettiği yangınlarda doğanın aldığı hasar gün ve gün artmaktadır. Hala devam eden yangınlar  “Olağanüstü bir durum’’ olarak değerlendiriliyor. Dayanışma ve yardımlaşma üzerinden seferberlik başlatmış bulunmaktayız. Çünkü biliyoruz ki son bulmasını canı gönülden istediğimiz ardı arkası kesilmeyen bu yangınlar sadece orman alanlarımız, hayvanlarımız değil tarımsal alanlarımıza da ciddi zararlar veriyor ve toprak işlevini yitiriyor.

Arı kovanları zarar gördü

Orman yangınları sonrasında bal üretimiyle bilinen Marmaris ve Köyceğiz’de arı kovanlarının çoğu zarar görmüştür. Arıların üretime katkısı dışında ekosistemimiz için çok önemli etkileri vardır.  Arıların tamamının yok olması yılda 1 milyon 420 bin insanın ölümüne sebep olacaktır. Aynı zamanda dünya meyve üretimi %22.9 azalır, sebze üretimi dünya genelinde %16.3 düşer, tahıl üretiminde %22.9’luk düşüş kaydedilir, Meyve-sebze-tahıl üretimindeki bu azalmadan kaynaklanan gıda sıkıntısı özellikle hamileler ve çocukların gelişimi için büyük önem taşıyan A vitamini ve folik asit eksikliğine sebep olur. Yine aynı sebeplerden dolaşım rahatsızlıkları ve bazı kanser türlerinde önemli oranda artış kaydedilir.

Seracılık, ülkemizde en çok Akdeniz Bölgesi’nde gelişme fırsatı bulmuştur. Özellikle Antalya’da birçok sera işletmesi aktif bir şekilde varlığını sürdürmekte ve bölge topraklarımızda (akdeniz bölgesi) her çeşit ürünün yetiştirilebilmesine olanak sağlayan, son derece verimli topraklara sahip bir bölgedir. Kıyı kesiminin başlıca ürünleri pamuk, susam, yer fıstığı, turunçgiller, muz, zeytin, incir, üzümdür. Turunçgiller; Finike, Antalya, Alanya, Anamur, Silifke, Mersin ve Dörtyol ilçelerinde muz meyvesi ise Anamur bölgesinde yetiştirilmektedir. Muz üretiminin %100, turunçgillerin %89, yer fıstığı üretiminin % 90, soya üretiminin %91, karpuz üretiminin %29, domates üretiminin %21, üzümün %17, zeytin üretiminin %15, susam üretiminin %80, anasonun %65, Türkiye’de sebze üretiminin %26 sı Akdeniz Bölgesinde yetişir.

Yeşil sebzelerin tümü (kıvırcık, maydanoz, ıspanak, taze fasülye, kabak, salatalık, domates v.b birçok ürün bu bölgenin başta toprağı yandığı ve ve topraktaki ekosistemi öldüğü (toprak verimsizleştiği) için doğrudan besin değeri, besin miktarı ve besin çeşitliliği açısından zarar görecektir. Tarım ve hayvancılık ile ilgilenen bölge halkı evini, tarlasını kaybederek yangınlardan psikolojik ve maddi olarak etkilendiği için üretim azalacağı öngörülmektedir. En önemli nokta şu ki; havaya karışan yangın dumanı (kül), yanan termik santrallerden çıkan yüksek miktarlarda kükürt dioksit (SO2), azotmonoksitler (NO),  karbonmonoksit (CO), Ozon (O3), hidrokarbonlar, partiküler madde (PM) doğrudan toprağın yüzeyini kaplamış ve atmosfere karışmıştır. Buda toprağın, havanın ve doğrudan besinin zehirlenmesi, kimyasalın besine bulaş oluşturması demektir.

Yangınlar toprağın nefes almasını sonlandırır diyebilir miyiz?

Toprak yaşayan bir canlı parçasıdır. Toprak, birçok bitki ve hayvan için yaşam alanı sunan biyosferin (canlı küre) bir parçası, gezegenimizin yaşayan, nefes alan derisidir. Bitkilerin yetişmesine uygun ideal (model) bir toprağın %45’i mineral, %25’i hava, %25’i su ve %5’i organik maddeden oluşur. Toprakta PH %5’ in altına düşerse toprak sıvısı içinde alüminyum ve ağır metallerin konsantrasyonu artar. Ve canlılık son bulur. O hassas dengeyi, toprak ekosistemini yangınlar tamamen bozar. Yangınların doğaya verdiği zararın ölçütü yoktur. Toprağın olgunlaşması, doğanın kendini yenilemesi, toprak ve doğa ekosisteminin yeniden oluşması yıllar almaktadır. Çocuklarımıza bırakacağımız yarınları harap etmekle birlikte belki de bir daha ömrümüz yetip de göremeyeceğimiz bir doğa yok oluşundan bahsetmekteyim.

Peki yanan ağaçları yeniden dikmek ve yeniden tarım yapmak mümkün müdür?

Toprağın kendine gelmesi ve ekosistem geliştirmesi uzun yıllar alacaktır. Ayrıca, yangının ardından yeniden yapılacak bitkisel üretimde ürünün sağlıklı gelişmesi, optimum verime ulaşması için kaybedilen organik maddenin telafi edilmesi gerekir. Yapısı bozulmuş toprak artık üretken bir toprak değildir. Toprağın yapısı bozulduğu için verimliliği bozulur. Yani toprak yıpranır ve sağlıklı bitki yetiştiriciliği yapılamaz olur. Yangınlarla birlikte tarım, hayvancılık faaliyetleri de duraksamış ve kalitesi düşmüş olur. Yani yangın sonrası yapılacak çalışmalar bir restorasyon çalışmasıdır. Eski haline getirilmesidir. Yoksa bunun adı arazi tahribatı olur.

Ekosistem nedir ?

Ekosistem, belirli bir kısımda bulunan canlılar ile bunları saran cansız çevrelerinin karşılıklı ilişkileri ile meydana gelen ve süreklilik arz eden ekolojik sistemlerdir. Ekosistem aynı zamanda bir besin ağı ile şekillenmektedir.

Ekosistemin yeniden oluşma süresi nedir?

Ağaçların oluşması ya da fidan dikmenin “ekosistem oluşması” anlamına gelmez. “Hayvan türlerinin gelmesi çok daha uzun sürecektir. Ağaçlar en az 20-25 yıl sonra 10 metre boy civarına gelecektir ve yavaş yavaş hayvanlar türleri, kuş türleri sahaya gelecektir. Tarımsal faaliyetler kısa sürelerde yeniden inşa edilebilen alanlar değildir. Bir meyve ağacının oluşabilmesi için 4-5 yıl, sera ürününün tekrar çıkabilmesi için 7-8 ay beklemek gerekir. Bir hayvanın büyümesi için de belli bir döneme ihtiyaç vardır.

Yanan orman alanlarına istediğimiz ağaç türünü dikebilir miyiz?

Hâlâ söndürülme çalışmaları devam eden yangınlardaki orman kısımlarının büyük kısmını  Kızılçam ağaçları oluşturmaktadır. Eski ağaç türü yerine başta türde fidanların dikilmesi “genetik kirlenme”ye yol açacaktır. Kızılçam ormanlarının ekosistem halini alması 50-60 yıllık bir süre alacaktır. Ama kızılçam değil de başka bir orman ağacı türünde ekosistem haline gelmesi çok daha uzun, meşe ormanlarında 100 yılı bulabilir”. Yanan alanların incelenerek eski kimliklerinin ortaya konulup uygun şekilde revize edilmesi gerekir.

Peki termik santralin yanması Tüm Türkiye’ye zarar vermiştir diyebilir miyiz?

Evet

Termik santral küllerinin toplandığı alanda oluşan Radon gazı havaya ulaşmaktadır. – Küllerin üzeri toprakla örtülse bile oluşan Radon gazı toprağın gözeneklerinden geçerek havaya karışmakta, yaklaşık 4 gün içerisinde Polonyum’a ve aktif Kurşuna dönüşebilmektedir. – Bu nedenle kül yığınları çevreye radyoaktif madde yaymaktadır. Bacadan atılan maddelerin içerisinde en önemli olan radyoaktif madde Uranyum maddesidir ve bu maddeler hava yolu, toprak yolu, su yolu, besin, hayvanlarımız ve insanlarımız yoluyla yani tüm yolaklarla hepimize ulaşacaktır. İnsanlara, çevresindeki bitki örtüsü ve hayvanlara verdiği zarar uzun yıllarca devam eden bu yangınların hasarları oldukça büyüktür. Detaylı örneklemek gerekirse; Asit yağmurları, yaprakların stomalarına girerek yaprağın su dengesini sağlayan stoplazmanın asitleşmesine neden olurlar. Bunun sonucunda sıvı kaybeden yaprak, kısa sürede ölür. Asit yağmurunun toprağa düşmesi sonucu toprağın asiditesi artar ve bu kuvvetli asidik çözeltiler topraktaki Ca++ , Mg+ , K+ gibi minerallerin kaybına neden olur.

Ayrıca yangın çevresinde canlı civar orman ve tarım bölgelerine hava, yağmur yoluyla taşınan SO2, kloroplastlarda biriken yaprağın fotosentez yapmasını engeller ve yeşilin gelişmesini önler. Kısacası zamana ihtiyacımız var… Koruyucu-önleyici eylem planlarına ihtiyacımız var. Daha az tüketime daha çok üretime ve tasarrufa ihtiyacımız var. Acil değişime ve gelişime ihtiyacımız var.

Beslenme ve Diyet Uzmanı Esra Şahin