Deprem sadece evlerimizi değil, uyku düzenimizi de yıkıma uğrattı!
Depremin yaralarını yavaş yavaş sardığımız bu son günlerde karşımıza çıkan en tanıdık sorun uykusuzluk… Beklenen İstanbul depremi hemen herkeste kaygı bozukluğuna neden olurken İstanbul’a yakın doğa ile iç içe olan alanlara (köylere) olan ilgi giderek artmakta. Olası bir İstanbul depremine karşı insanlar kendilerine sığınacak yedek alanlar oluşturmaya başladı.
Yürürken çevrenize biraz dikkatli bakmanız esneyen, yorgun ve kaygılı yüzleri daha seçici hale getirecektir. Hele ki insanlarla yakın diyaloglar geliştiren bir mesleğe sahipseniz en çok duyduğunuz şey, gece depreme yakalanma endişesi ile uyuyamayan insanların yorgunluk sitemi olacaktır.
Gece uykusuzluk, gün içi kaygı- stres bozukluğu-agresyonu artırırken birçok aile-arkadaş ilişkilerini de etkilemeye başlamış durumda… Antik çağlardan 21. yüzyıla uzanan melatoninin hikayesi sadece uyku ile ilişkilendirilmemeli ve doğrudan insan psikolojisi açısından hayati bir ihtiyaç olduğu bilinmelidir.
Drakula hormonu dediğimiz vücudun homeostazını düzenleyen melatoninin önemi bilimsel araştırmalarla gün be gün artıyor! Salgılanması en çok gece saatlerinde olan melatoninin uyku kalitesiyle doğrudan ilişkisi vardır. Uyku sağlığımız için çok gerekli. Özellikle uyku – uykunun kalitesi bir hastalığı önlemede en büyük ilaçtır. Hele ki insan genetiğinin ve gıda genetiğinin değişerek birçok hastalığa neden olduğu günümüzde en büyük sorunlardan biri deprem sonrası uykusuzluğudur.
Antioksidanların ne kadar önemli olduğunu anlatan bir kitapta melatonin hormonu için şunlar yazar: ‘’ Harika bir ilaç hayal edin ama öyle bir ilaç olsun ki yaşam sürenizi en az yüzde 25 artırsın ve 120 yaşınıza yaşamanızı mümkün kılsın. Sadece yaşam sürenizi uzatmasın, genç kalabilmenizi; çalışmaktan, cinsellikten, sosyal aktivitelerden aldığınız zevki aynı enerji ile devam ettirebilmenizi sağlasın. Öyle bir ilaç olsun ki bu ilaç, herhangi bir yan tesiri ve uzun süreli kullanımda bilinen bir tehlikesi olmasın. Çünkü bu aslında bir ilaç değili vücutta doğal olarak sentezlenen bir madde olsun.
Aslında bu muhteşem ilacı hayal etmek zorunda değiliz çünkü o zaten hepimizde mevcut. Basit bir bitkiden en gelişmiş canlı olan insana kadar tüm canlılarda bulunan, varlığı paha biçilemez ve o olmazsa yaşayamam diyeceğiniz bir hormon. Evet, doğru! Yüzyıllar önce Fransız filozof Descartes’ın ‘’Ruhun Sandalyesi’’ olarak tanımladığı pineal bezinin temel salgı maddesi olan ve vücutta doğal olarak üretilen pırlanta değerindeki bu hormonun ismi melatonin hormonudur.…
Vücutta meydana gelen elektriksel sinyalleri hormonal sinyale çeviren pineal bez, melatonin hormonunun sentezlendiği esas bölgedir. Melatoninin sentezlenmesini ve salgılanmasını sağlayan ana etken ise mekanın aydınlık mı yoksa karanlık mı olduğudur. Göz fotoreseptörlerinden başlayarak beyin pineal bezine kadar sinirlerle taşınan impulslardan oluşan bu nöronal sistem, karanlıkta aktive olurken ışık varlığında inhibe olarak neredeyse yok olmaktadır. Dolayısıyla bu büyüleyici hormona sahip olmak için ışığınızdan vazgeçmeye hazır olmalısınız.
Karanlık başladığında melatonin ortaya çıkar. Gece yarısından sonra (saat 02.00-04.00) en yüksek seviyesine ulaşır ve sonra yeniden düşmeye başlar. Sabahları ışığa erkenden maruz kalmak gece melatoninin daha erken salgılanmasını sağlar. Aynı zamanda yazları melatonin üretimi daha geç saatlerde başlarken bu durum kışın tam tersi etki gösterir. Melatonin hormonu gündüz yerine gece etkisini gösteren bir hormon olduğu için çoğu zaman gece avlanıp gündüz gücünü kaybeden bir vampir olarak tasvir edilerek yüzyıllarca hikayelere konu olan Kont Drakula ‘nın ismiyle de anılmaktadır.
Melatonin; sirkadiyen ritim, uyku, ruhsal durum, kanser, bağışıklık/immün sistem düzenleyici, üreme, tümör gelişimi ve yaşlanma gibi vücudun homeostazında görevleri olan bir hormondur. Yapılan birçok araştırmada melatonin hormonunun yaşlanmayı geciktirdiği ve uyku verici bir ajan olarak değerlendirildiği bilinmektedir. Hücre yenilenmesi ve vücut ısısının düzenlenmesi de diğer görevleri arasında olan melatonin hormonunun ana görevi vücudun vücudun biyolojik saatini koruyup ritmini ayarlamaktır.
Vücudumuzun antioksidan gücü yaşlanmaya bağlı olarak azalmaktadır ve bunun sonucunda hücrelerimiz de yaşlanmakta hatta ölmektedir. Yaşlanmaya bağlı olarak daha az miktarda melatonin sentezleyen pineal bezi aslında vücudumuza da bir sinyal göndermekte ve geri kalan kısımlar bu sinyalle birlikte yaşlanma sürecini hızlandırmaktadır.
Eğer bir şekilde melatonin salgısını genç yaşta olduğu gibi 2 kat salgılandığı seviyelere çekersek vücudumuzu kandırıp yeniden genç kalabilmeyi sağlamamız mümkün olabilir mi? Evet mümkün
Sağlıklı hücreler için oldukça zararlı olan ROS (serbest radikaller) ve RNS (reaktif nitrojen ürünleri) maddelerine karşı hücresel koruma mekanizmalarına güçlü bir antioksidan olarak eşlik eden melatonin en zararlı serbest radikal olan hidroksil serbest radikalini (OH• ) ortadan kaldıran çok güçlü bir antioksidandır. Günümüze kadar bilinen antioksidanların en güçlüsü olarak kabul edilen bu hormon aynı zamanda serbest oksijen radikalleri oluşturmak suretiyle kansere sebep olan safrolün DNA üzerine hasar oluşturucu etkisini engellemiştir.
Vücudumuzun en değerli savunucularından olan melatonin hormonu kanserin ilerleme ve gelişme safhalarını geciktirir. Birçok kanser araştırmasında (meme, prostat, akciğer, kolon….) gece ışığa maruz kalan kişilerde melatonin düzeyleri düşük çıkarken kanser geliştirme düzeyleri yüksek çıkmıştır. Güçlü bir serbest radikal süpürücüsü olan hormon çekirdekte bulunan DNA’nıza kadar etki ederek sizleri hastalıklardan hatta kanserden korur.
Ancak tekrar hatırlatmakta fayda var gece ışığa maruz kalmak melatonin seviyelerinin oldukça düşmesine neden olarak savunma askerlerinizin zayıflamasına neden olur. Bu nedenle uzmanlar gece televizyon, tablet, telefon kullanmamak gerektiğini bildiriyor.
Biyoaktif bir bileşik olan melatonin hormonu; domates, çilek, üzüm, kiraz, zeytinyağı, pirinç, arpa, ceviz, süt, kefir, yoğurt, çilek, nar, fındık, muz gibi tıbbi ve aromatik bitkilerde farklı bileşimlerde bulunmaktadır. Bu besinlerin tüketimi melatonin sentez ve salgılanmasını artırarak sizlere fayda sağlayacaktır.
Ayrıca birçok çay çeşidi örneğin; yasemin, papatya, melisa ve rezene çayları melatonin hormonunun salgılanmasını artırarak uykuya geçişimizi hızlandıracaktır.
Sağlıcakla Kalın,